Trigeminal nevralji ve tedavi seçenekleri

Trigeminal Nevralji dayanılmaz ama tedavisi mümkün bir ağrıdır.

İnsan vücudunda 12 kafa çifti olup, trigeminal sinir 5. sidir. Latince 3 başlı anlamına gelen trigeminal sinir oftalmik, maksiller ve mandibular daldan oluşmakta ve göz, yanak ve çenenin duysal ve motor fonksiyonlarını sağlamaktadır.

Normal şartlarda fonksiyonları hayati önem taşıyan, ama bir nedenle hasara uğradığında da dayanılmaz, acı çekeni özkıyıma sürükleyecek kadar da önemli bir ağrıya neden olan bir sinirdir.

Genellikle çok ta iyi bilinmeyen bir nedenle sinir hasara uğrayabilir. Bu nedenler arasında; viral bir enfeksiyon, diş çekimi, multiple skleroz hastalığı ve bazen de tümörler bulunmaktadır. Bu nedenle unutulmaması gereken hastalar böylesi bir yakınma ile başvurduklarında mutlaka radyolojik olarak manyetik rezonans ile görüntülemenin (MRI) alınmasıdır. Ayrıca klinik kontrol altındaki hastalara da eğer uzun zaman önce yapılmış ise MRI tekrarlanmalıdır.

Görülme sıklığına bakıldığında; 100.000 de 5–25 arasında ve kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2 kat fazla görülmektedir.

Ağrısı gerçekten çok tipiktir. Latince ”Tic Dolor’‘ denmektedir. Hastalar sinirin hangi dalı tutulmuşsa orada aniden gelen, şimşek çakar tarzda, bıçak saplanması şeklindeki bir ağrıdan yakınırlar. Önceleri kısa süreli olan bu ağrı daha sonraki dönemlerde yayılabilir. Yine tipik olan hasta yakınmaları vardır ki; diş fırçalama, yüz yıkama, su içme, yemek yeme veya konuşma eylemleri ağrıyı tetikler. Genellikle tek taraflı olmasına karşın az bir oranda da iki taraflı olabilir.

Ancak tedavisi olanaklıdır. Trigeminal Nevralji ağrısını 3 şekilde kontrol

edebiliriz.

Birincisi ilaçlarda sağlanabilen medikal tedavidir. Bu amaçla genellikle antikonvülzan ilaçlar kullanılmaktadır. Burada il tercih edilen ilaç ise karbamezapindir.  Ancak doğal olarak uzun süreli kullanıma bağlı birçok yan etki görülebilme olasılığı da yüksektir. Bu yan etkiler ileri yaş hastalarda daha belirgin olup doz ayarlanması gerekir. Ayrıca karaciğer fonksiyonlarının da biyokimyasal olarak izlenmesi gerekir.

İkincisi ise perkütan yöntemlerdir. Bu yöntem özellikle biz ağrı klinisyenleri tarafından uygulanır ve oldukça da yüz güldürücü sonuçları vardır. Bu başlıkta da 3 ana yöntem vardır; 1. Sinire alkol, gliserol ve fenol enjeksiyonları. Günümüzde yan etkileri nedeni ile giderek terk edilmiştir. 2. ise sinire yapılan balon kompresyonları. 3. Radyofrekans termokoagülasyon (RFT) yöntemi ile nöroliz. Ameliyathane koşullarında mutlaka radyolojik görüntüleme eşliğinde uygulanmalıdır. (Genel olarak hastalar işlem sırasında ağrı duymaktan korkmaktalar. Ancak bunu ağrıyı en aza indirmek mümkündür. Test aşamasından sonra hasta yüzeyel bir anestezi ile uyutulur. Dolayısı ile işlem sırasında ağrı duymaz.)  Ucu ısı ileten özel bir iğne – elektrot ile sinirin hangi dalı hasarlı ise, 60 – 80 derece ısı 1- 2 dakika süre ile verilir. Bu yöntem günümüzde hala en başarılı yöntem olup, 2-5 yıl tam bir ağrısızlık sağlayabilmektedir.

Bu tedavi yönteminde hastalara olası yan etkiler mutlaka anlaşılır bir dille anlatılmalı ve yazılı, sözlü onayları alınmalıdır. Özellikle sinirlerin yayılımına bağlı geçici, uzun süreli veya kalıcı his ve motor kayıpların olabileceği de açık dille vurgulanmalıdır.

Doğal olarak hangi hastalara yapılmamalıdır sorusu akla gelecektir.

Burada izlenecek yol ise;

  1. Her rejyonel teknikte olduğu gibi lokal veya genel enfeksiyon,
  2. Kanama veya pıhtılaşma sorunu, ya da aspirin ve benzeri ilaç kullanımı,
  3. Psikososyal sorunlar (somatizasyon),
  4. Hastanın bu uygulamayı kabul etmemesidir.

Üçüncü yol ise cerrahi olarak Trigeminal sinire müdahale edilmesidir ki bu yöntem beyin cerrahisi uzmanları tarafından uygulanmaktadır. Burada mikrovasküler dekompresyon (MDV) tekniği uygulanmaktadır. Özellikle genç hastalarda tercih nedenidir. Diğer bir yöntem ise gamaknife uygulamasıdır. Bu yöntem de son yıllarda güncel bir tedavidir.

Perkütan veya cerrahi tedavilerde tercih, hastanın yaşı ve ağrının şiddetine göre tercih edilir.

Kişisel Klinik deneyim; 2007 Temmuz – 2021 Kasım ayı itibarı ile 600′ den çok hastada RFT tedavisi gerçekleştirdim. Yaşları 35 – 100 arasında olan hastalara değişik zaman aralıklarında birden fazla girişim yapıldı. Bu sonuçlara bakıldığında; tedavide başarı oranının yüksek ve komplikasyonların  ise nadir olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç : İlk bakışta çok sıkıntılı görünen bir hastalık olan Trigeminal nevralji kontrolü mümkün olan bir ağrılı sendromdur. Hastalarımız bu nedenle tedaviden endişe etmemelidirler. Genel olarak tedavi yöntemleri karşılaştırıldığında en iyi yöntem radyofrekans uygulaması olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte radyofrekans uygulamalarının da olası yan etkileri vardır. Özellikle çoklu tedavilerden sonra direnç artmaktadır.